20 Haziran 2021 Pazar

Situs İnversuslara Merhaba

Situs İnversuslara Merhaba
Merhaba Arkadaşlar,
Bilindiği kadarı ile dünya genelinde situs inversus olan sayısı bir-iki milyonda bir olduğu biliniyor. Bu da şu demektir; bir milyonda bir ise 80, iki milyonda bir ise 40 kadar ya da ortalaması situs inversus olması gerekir.
Grubumuzda 151 üye görünüyor. Bunların hepsi situs inversus durumunda değil, bazıları veli. Böyle de olsa oldukça yüksek bir sayıya ulaşıldığı görülüyor.
Bu belirleme elbette ki kesin bir belirleme değil. Ancak yaklaşık bir rakam ortaya çıkıyor. Demek ki bir milyonda bir değil de yaklaşık 500 binde bir oranda situs inversus durumunda olan var demektir.
Situs inversus, doğuş itibariyle normal insan yapısının tersi bir yapıya sahiptir. İç organların olması gerektiği yerde değil, ters tarafında olmasıdır. Bunun için aynadaki görüntü gibi diyoruz. Aynaya baktığınızda tersinizi görürsünüz ya; situs inversüslarda yapı odur...
Ben bir situs inversus olmama karşın, üç çocuğumda, dört torunumda bu durum yok. Belki yıllar sonra soyumdan gelen kuşakta olur mu bilmiyorum. Şu an için bildiğim şey, yetmiş yaşına yaklaşmış biri olarak bu durumdan dolayı bir sorun yaşamadım. Sizler de herhangi bir kuşkuya ya da kuşkulara kapılmayınız. Normal yapıda insanlar gibi hareket ederek yaşamalısınız. Rahatsız olduğunuzda da doktorlara anımsatmanızda yarar var. Çünkü yakın zaman kadar çoğu kişi gibi bazı doktorlar da bilmiyordu. Bununla ilgili anılarım var. Bu anılarımı günlük yaşamda olsun, yazılı ve görsel basında olsun pek çok kez kamuoyu ile paylaştım. Hatta Malatya Söz gazetesi tam sayfa söyleşi yaptı.
İster solak olun, ister situs inversus olun, ister diğer organlarınızdan engelli olun, ne yana bakarsanız bakın yaşam sürüyor.
Sağlıklı yaşamaya gayret etmek en güzeli...
Soğuk kış günlerinin yaklaştığı serin Eylül ayında sağlıklı ve mutlu günler dilerim.
Sevgi ve saygılarımla...

Süleyman ÖZEROL
Eğitimci-Gazeteci, 12 Eylül 2020

Facebook'ta, Situs İnversuslar Grubunda paylaşılmıştır. 

15 Mayıs 2021 Cumartesi

Yaşam, Yalnızlık ve Yazmak


Yaşam, Yalnızlık ve Yazmak

Merhaba,
Her insanın hayalleri vardır.
Her gencin demiyorum, her insanın...
Her insanın yaşamı vardır ve yaşamı da zorluklarla doludur.
Kim yaşam için kolay diyorsa, yaşamıyor demektir.
Eğer yaşam kolay olsaydı taş, toprak, çöp ya da diğer bir eşya gibi bir şey olurdu insan varlığı.
Canlıların yaşamı her zaman zorluklarla doludur ama az ama çok…
Herkes robot değil, farklıdır…
Yarım yüzyıl önce, “Niye kullar farklı farklı değil mi?” diye bir şiir yazmıştım.
Elbette ki insan farklıdır.
Şimdi de aynısını düşünüyorum.
Her ne kadar ‘benim gibi’, ‘şunun gibi’ desek de herkesin kendine özgü bir yaşamı vardır.
“Herkes kendi payına yaşar” derken de bundan söz etmiştim yıllar önce...
Yaşamda kararlı olmak önemli…
Ne yaparsan, kararlı ol.
Acele etmek ya da yavaş hareket etmekle kararlılığı karıştırma.
Kararlı olursan rahat hareket edersin, kendinden emin olursun.
Uykunu al ama çok da geç kalkma.
Vücut metabolizması bazen öğlene doğru ancak kendini bulurmuş.
Yine de dinlenmek, erken yatmak ve normal uykuyu almak iyidir.
İnsanın yorulması bedensel hareket ile olur.
Bahçe ev işleri, yürüyüş, spor ve benzeri…
Ben okuyup yazarken yorulmuyorum, tam tersine dinleniyorum, boş kalınca yoruluyorum.
İlkokulda iken masa sandalyemiz yoktu, yere çulun üstüne oturuyorduk.
Ağız üzeri yatıp ders çalışıyorduk.
Bir arkadaşım vardı, böyle ders çalışırken çabucak uyurdu.
Bazen önümüzdeki çıranın isi yüzümüzü, saçımızı yalardı.
Çıraya ‘idare’ de ederlerdi, huni biçiminde ve tenekeden yapılma, fitilli bir aydınlatma aracıydı.
Gaz lambası bile lüks bir araçtı.
Pompalı lüks, ancak birkaç evde vardı.
“Yalnızlık anlamayan kalabalıklardan iyidir” diyorsun.
Elbette öyle, insanın anlayanı olmalı değil mi?
Ne yaparsan yap yaşam senin yalnızlığında yalnız olmaman da sana bağlı.
Yalnızlıktan sıkılıyor muyum?
Bazen yalnızlık iyidir, kendinle baş başa olursun.
Yine de insanın insana gereksinimi vardır.
Yalnızlık konu olunca hep Özdemir Asaf ve Talat Sait Halman’ı anımsarım.
Özdemir Asaf, “Yalnızlık paylaşılmaz/Paylaşılsa yalnızlık olmaz” der.
Talat Sait Halman da, “Kişi var olamaz tekte” birliği ile seslenir.
Sanat ile ilgilenmek yalnızlık için bir ilaçtır.
Sanat yapıtlarını da insanların beğenisine sunmak gerekir.
İnsan, hangi sanat dalında becerisi varsa ona yönelmeli.
Şiir ve müziğin yeri benim için bir başka.
Hele de şiir…
Kocaman dünyalar dolusu duygu ve düşünceleri birkaç dize ile dile getirmek becerisi…
Müzik ise seslendirmek…
Doksanlı yıllarda Malatya’daki ilk radyo ve televizyon programcılarındandım.
1993-1997 yılları arasında radyo, 1995-2001 yılları arasında televizyon programları yaptım.
Gönüllü yaptım hep, paradan söz etmedim.
Radyo ve televizyonlar ancak reklam ile varlıklarını sürdüren, paranın mutlaka gerekli olduğu işletmelerdir.
Para gerekli elbette, ama esiri olmak kötü…
Her neyse, aldırma; sana bir gün batımında geleceğim.
Başını omzuma yasla, kulağıma fısılda kaygılarını.
Derman olamasam da dinlerim acılarını.
İnsan, alıştığına özlemini dile getirir.
Özlem yalnızca sevgili, anne, baba, evlat kardeşe değil…
Bazen bizim kayaları, kenger sakızı kaynattığımız kırları özlüyorum.
Yayla günlerimizi, bağ damında damda yattığımızı…
Ekine orak salladığımızı, burma büktüğümüzü, döven sürüp harman savurduğumuzu…
Bazen karlı kış günlerinde çorapsız gezdiğimizi…
Okulda defteri silip yeniden yazdığımızı…
Kısa süreli de olsa çarık giydiğimi ve daha pek çok şeyi özlüyorum.
Hani bir zamanlar bir Arguvan türküsüne gönderme yaparak bir şiir yazmıştım.
Şiirde bir dize vardı; “Derdi güzel ağlama”
“Derdin de güzelimi olur gülüm/gözlerime diken batar ağlayamam”
Evet, o dertli yılları bile özler olduk.
“Sen bazen susmak gerekir” dersen de ben kâğıtla söyleşmeyi seçtim.
“Ben gidersem ne yaparsın?” diye sormuştun ya
Ne mi yaparım?
Yokluğuna anlatırım konuları.
“Sen varken” diye başlarım belki de…
Ya da “Hani yazmıştım ya” derim ilk cümlede…
Yazarım, yazarım, yazarım…
Ve seni unutmayacağım, sana hep yazacağım...

8 Mart 2021 Pazartesi

Anıları Olmayanlar Yaşayabilir mi?

Anıları Olmayanlar Yaşayabilir mi?
Merhaba,

Seninle ilgilenmediğin konuları yazışmak istemem. Çünkü senin hiç sevmediğin konuları gündeme getirmekle seni meşgul etmiş olurum.
"Hayır, böyle düşünmene gerek yok, meşgul etmiyorsun" desen de Bazı konuları yazışmak ya da sözünü etmek istemeyebilirsin. Senin ilgilenmek istediğin konuları yazmak, konuşmak isterim. Bu nedenle bazen senin de konu açmanı bekliyorum. Yazdıklarımla seni memnun etmişsem ben de memnun olurum. Ne zaman olursa olsun beni rahatsız edebilirsin. Herkes gibi sana da yardımcı olurum.
"Canım sıkkın ya! Uyuyamıyorum, biraz da ağlamak istiyorum" dediğine göre seni rahatsız eden durumlar var demektir. Nasıl olsa da iyi olsan acaba, onu da bilemiyorum.
Şiir yazdığını belirtiyorsun, ben de okuyabilir miyim?

Bazen susmak gerek
İçin avaz avaz bağırır çığırırken bile susmak
Sessiz çığlıklar atarak
Kaleminden kan kırmızı mürekkepler saçarak susmak
Sözcüklere isyan edip
Boğazında düğümlenirken
Avazın çıktığınca susmak gerek
Dudaklarından dökülecek tek bir sözcüğe hasret
Bakışlarda derin yaralar açmak için


Şiir duyguların dilidir zaten. Düzenli ve güzel anlatım yoludur. Yineleyerek denedikçe cümleler daha iyi oturur, dizeler oluşur. Özetlenir anlatılmak istenen. Yineleyerek yazmazsan düzyazı gibi kalır. Şiir denemelerini sıkça yapmalısın.
"Uyuyamıyorum, biraz da ağlamak istiyorum" diyorsun.
Alışacaksın, yaşam işte...
"Bazen susmak gerek" ise de, huzursuz olmamak için içini dökmelisin. Yoksa içine attıkça rahatsız olursun.
"Dışa atınca ne oluyor? Babamı çok özlüyorum, bir şey yapabilecek misin? Yok..."
Bunları demekle, sorunu sormakla haklısın.
Evet, hiç kimse gidenleri geri getiremez biliyorsun. Babanı geri getiremem, ama onun anısıyla seni mutlu etmek isterim. Başka birilerini de geri getiremem. Her kim olursa olsun, anıları varsa yaşıyorlar demektir. Anıları olmayanlar yaşayabilir mi sence?
"Yaşayamaz" diyorsun değil mi?
Elbette; "Gençler ümitleriyle, yaşlılar anılarıyla yaşarlar" deniyor bir Fransız deyişinde. Aramızdan ayrılanlar, bizimle anılarıyla yaşarlar. Eğer o anıları kalıcı kılarsak, geleceğe de aktarmış oluruz. İnsanlar akıl, bilim ve sanat ile diğer yaratıklarından ayrılırlar. Özellikle de; kitap, heykel, fotoğraf, film, mimari ve diğer kalıcı sanat yapıtlarıyla yaşarlar.
Babam çiftçiydi, ayrıca pek çok beceriye de sahipti. Duvarcılık, marangozluk, demir teneke işleri ve diğer... Diğer yandan ilkokulu bitirmiş olmasına karşın hem düzyazı, hem de şiir yönünden kalemini de iyi kullanırdı.
Babamın şiirlerini bir araya topladım ve 2009 yılında 'Babamın Şiirleri' adıyla kitap olarak yayınladım. Anılarını yazdığı defteri de 'Babamın Yazdıkları' adıyla düzenledim. 2018 yılı Ekim ayında yanına uğradığımda, yakında kitap olarak yayınlayacağımı söyledim. Gülümsedi, "Desene ölmeyeceğim" dedi.
31 Ocak 2019 tarihinde kaybettik. Büyük oğlum Ozan Özerol'un katkıları ile 2020 Ocak ayında Babamın Yazdıkları kitabını yayınladım.
"Sen de seviyor muydun babanı?" diyorsun.
Babam aramızdan ayrıldığında 86 yaşındaydı. Ne desem de gereksiz kalır birkaç cümle. En iyisi Babamın Yazdıkları kitabımı sana göndereyim, önsözünden okursun. Okuyunca da eminim ki sen de babanın yazdıklarını 'kitap yapayım' diye düşüneceksin. Çünkü onu çok sevdiğin her halinden belli oluyor. "Sen de seviyor muydun babanı?" demen bile bunu gösteriyor.
Hala ağlamak istiyor musun minik kuşum?
Hayır, ağlamıyorsundur artık...
"Aramızdan ayrılanların anıları ve eserleri varsa bizimle yaşıyorlar diyorsun" ve ağlamıyorsun...

Ankara, 20 Ocak 2021