Handan Seçkin
Güneş hâlâ kor kızılı batıyor, sadece erken terk ediyor bacalardan çıkan yoğun is kokulu havayı solumak istemezcesine. Bıraktığın meyve kokulu ağaçların dallarındaki yemyeşil yapraklar hayata son kez bakan idam mahkûmları gibi tutunmaya çalıştıkları kurumuş dalların ucunda çaresizler. Toprak ve bakır karışımı renkleriyle süpürmeye kıyamadıklarım onlar. Yağan yağmurlarla sürüklenip denize karışırlarken Medusa'ya selam gönderdiklerim…
Bir zeytin mevsimi daha başladı sensiz, sen bilmezsin bu tabloyu, hiç görmedin. Hani sabahlarında soframıza getirdiğimiz bazen yeşil; ki şöööyle zeytin yağını gezdirip, limonu da sıkınca enfes olur, bazen de siyahı hani yemek için hacı yolu gözler gibi gözlediğimiz, bidonları çalkalayıp çalkalayıp "oldu mu?" diye tadına baktığımız. İnsanlar ağaç tepelerinde cıvıldıyor, çünkü havada para kokusu var. "Bu yıl zeytinler zımbalı, bu kış küçük ilaçlamamış benimki" sohbetlerini duymanı isterdim iki kadın bir araya gelince.
Martıların yine çığlık çığlığa bitmez tükenmez telaşlı halleri devam ediyor. Palamut mevsiminde çarşaf gibi denizin üzerinde sevinç çığlıkları ile denize sayısız pikelerini görmeni isterdim. Kargalar da coşkulu. Zeytin zamanı coşkusu bu… Ebegümeci toplamaya çıktığım gün kara bulutlar gibi çağıldayarak adeta birlikte gezdik sahili. Fotoğraflarını çekmek istedikçe uçtular, bir sonraki ağaçta beni beklediler eminim, sahil boyunca sürdü bu oynaştık resmen.
Sonbahar renklerini, yağmurlarının altında hafif üşüyerek yürümeyi, denizin isyankâr hallerini seviyorum ama ıssızlık bana göre değil. Seninle iken omuz omuza yürüdüğümüz, aynı havayı soluduğumuz, denizi paylaştığımız, kumsalında yan yana yattığımız, göz göze geldiğimiz insanları arıyorum. "Kimdir, nerelidir ?" diye kendimce yorumlar yapmayı sevdiğim. Özellikle yalnız kadınların, bazen hüzün bakan gözleri, bazen neşe saçan hallerini inceleyip kendimce yaşadıklarımdan yola çıkarak yorumlar yapmayı.
Bir de sahilde aç kalmış gözümün içine içine bakan kedi, köpeklere yetememek üzüyor beni. O kadar çoğaldılar, o kadar çaresizler ki; "Can bunlar, bunlar da can!" diyorum. Nefes alıyorlar, acıkıyor, doğuruyor, emziriyor, üşüyorlar. İşte burada başka ülkelerde gözlemlediğin medeniyeti özlüyorsun. Hayvan barınakları, kısırlaştırmalar, insan ve hayvan sağlığı ile ilgili her şey. Sonuçta ikisi de biribiri ile bağlantılı değil mi? Kedileri tekmeleyip geçenler, onlar olmadığında farelerin başrol oynayacağını bir düşünebilseler. Hayvan sevmeyen ruhsuz insanların, insanlarla diyaloğunun da samimi olmadığına inananlardanım ben...
İşte böyle Yaz…
Seni şimdiden özledim, güneşinin Avşa ve Marmara üzerinden süzülerek en güzel hareleriyle veda ederken çekilen yüzlerce fotoğrafları tekrar tekrar yudumlarken sıcaklığını hisseder gibi olmak da güzel ama.
Yaşadığım bölge bir yarışma olsa Dünya Güzeli seçilir Yaz. Tarihi, doğası, kimyası bozulmamış insanları ile Erdek! Kapıdağı Yarımadasının nadide incisi Erdek. Çocukluğumdaki iğde ağaçlarına kurulmuş salıncakları, ağaç tepelerinde cır cır böceği kovalamayı, uçsuz bucaksız gelincik tarlaları içinde saklambaç oynamayı, kiraz seyranlarını, Apostol pikniklerimizi, Seyitgazi'deki dilek tutma coşkularını da Erdek'te yaşamadık mı seninle.
"Kar kokusu var Ocaklar'ın ayazında" dedi bugün bir arkadaşım. "Kışı görmeden Yaz gelmez!" diye düşündüm Aralık ayıyla kışa adım attığımız bu günlerde.
Güneş hâlâ kor kızılı batıyor, sadece erken terk ediyor bacalardan çıkan yoğun is kokulu havayı solumak istemezcesine. Bıraktığın meyve kokulu ağaçların dallarındaki yemyeşil yapraklar hayata son kez bakan idam mahkûmları gibi tutunmaya çalıştıkları kurumuş dalların ucunda çaresizler. Toprak ve bakır karışımı renkleriyle süpürmeye kıyamadıklarım onlar. Yağan yağmurlarla sürüklenip denize karışırlarken Medusa'ya selam gönderdiklerim…
Bir zeytin mevsimi daha başladı sensiz, sen bilmezsin bu tabloyu, hiç görmedin. Hani sabahlarında soframıza getirdiğimiz bazen yeşil; ki şöööyle zeytin yağını gezdirip, limonu da sıkınca enfes olur, bazen de siyahı hani yemek için hacı yolu gözler gibi gözlediğimiz, bidonları çalkalayıp çalkalayıp "oldu mu?" diye tadına baktığımız. İnsanlar ağaç tepelerinde cıvıldıyor, çünkü havada para kokusu var. "Bu yıl zeytinler zımbalı, bu kış küçük ilaçlamamış benimki" sohbetlerini duymanı isterdim iki kadın bir araya gelince.
Martıların yine çığlık çığlığa bitmez tükenmez telaşlı halleri devam ediyor. Palamut mevsiminde çarşaf gibi denizin üzerinde sevinç çığlıkları ile denize sayısız pikelerini görmeni isterdim. Kargalar da coşkulu. Zeytin zamanı coşkusu bu… Ebegümeci toplamaya çıktığım gün kara bulutlar gibi çağıldayarak adeta birlikte gezdik sahili. Fotoğraflarını çekmek istedikçe uçtular, bir sonraki ağaçta beni beklediler eminim, sahil boyunca sürdü bu oynaştık resmen.
Sonbahar renklerini, yağmurlarının altında hafif üşüyerek yürümeyi, denizin isyankâr hallerini seviyorum ama ıssızlık bana göre değil. Seninle iken omuz omuza yürüdüğümüz, aynı havayı soluduğumuz, denizi paylaştığımız, kumsalında yan yana yattığımız, göz göze geldiğimiz insanları arıyorum. "Kimdir, nerelidir ?" diye kendimce yorumlar yapmayı sevdiğim. Özellikle yalnız kadınların, bazen hüzün bakan gözleri, bazen neşe saçan hallerini inceleyip kendimce yaşadıklarımdan yola çıkarak yorumlar yapmayı.
Bir de sahilde aç kalmış gözümün içine içine bakan kedi, köpeklere yetememek üzüyor beni. O kadar çoğaldılar, o kadar çaresizler ki; "Can bunlar, bunlar da can!" diyorum. Nefes alıyorlar, acıkıyor, doğuruyor, emziriyor, üşüyorlar. İşte burada başka ülkelerde gözlemlediğin medeniyeti özlüyorsun. Hayvan barınakları, kısırlaştırmalar, insan ve hayvan sağlığı ile ilgili her şey. Sonuçta ikisi de biribiri ile bağlantılı değil mi? Kedileri tekmeleyip geçenler, onlar olmadığında farelerin başrol oynayacağını bir düşünebilseler. Hayvan sevmeyen ruhsuz insanların, insanlarla diyaloğunun da samimi olmadığına inananlardanım ben...
İşte böyle Yaz…
Seni şimdiden özledim, güneşinin Avşa ve Marmara üzerinden süzülerek en güzel hareleriyle veda ederken çekilen yüzlerce fotoğrafları tekrar tekrar yudumlarken sıcaklığını hisseder gibi olmak da güzel ama.
Yaşadığım bölge bir yarışma olsa Dünya Güzeli seçilir Yaz. Tarihi, doğası, kimyası bozulmamış insanları ile Erdek! Kapıdağı Yarımadasının nadide incisi Erdek. Çocukluğumdaki iğde ağaçlarına kurulmuş salıncakları, ağaç tepelerinde cır cır böceği kovalamayı, uçsuz bucaksız gelincik tarlaları içinde saklambaç oynamayı, kiraz seyranlarını, Apostol pikniklerimizi, Seyitgazi'deki dilek tutma coşkularını da Erdek'te yaşamadık mı seninle.
"Kar kokusu var Ocaklar'ın ayazında" dedi bugün bir arkadaşım. "Kışı görmeden Yaz gelmez!" diye düşündüm Aralık ayıyla kışa adım attığımız bu günlerde.
Erdek, 2 Aralık 2017
FOTO: H. Seçkin (Erdek)
FOTO: H. Seçkin (Erdek)