Merhaba,
Dün not yazdım kendi kendime;
"Aramayacağım
Aramayacağım dedim ya!"
Sanki karşımda biri vardı da konuşuyormuşum gibi, kendi kendime yazıyordum. Sanki bir şey demişsin de böyle konuşmuşum gibi.
Oysa bırak konuşmayı altı gündür yazışmamıştık bile...
Uzun zaman oldu, belki de bana göre uzun zaman. Olsun, yazdıklarım ile ilgili görüşlerini almak istedim.
"Evet, uzun zaman oldu, aslında akşam düşündüm, kaç gün oldu acaba, o biliyordur dedim" diye yazmıştın. Elbette, ben her gün düşündüm. Sen de bir hafta... Bir mektup-deneme daha yazdım ama düzenlemem gerekiyor.
İşte yazıyorum.
"Erken gelişen ve olgunlaşanların, özellikle cinsel gelişimi erken olanların, yaşamı daha iyice tanımadan gençliğini yaşamadan evlenenlerin o günleri yaşamaya özlem duyması ve yaşamak istemesi olan durumlardan. Ancak o zaman halkın deyimiyle, 'hem başına hem de yaşına yakıştırılmayan davranışlar' olarak kabul edilecek ve yaşam yeni bir biçim alacaktır. Bu biçimlenmede yaşanacaklar yalnızca bireyi değil çevresini de etkileyecektir."
Gönderdiğim yazıyı değerlendirmeni istedim. Yazının ortalarındaki bu bölümün biraz özel olduğunu biliyorum ve de bunları okuyunca etkileneceğini de düşündüm. Zaten daha önce de yazıştığımız ve konuştuğumuz konulardı ama özel bakış açısını biraz genele indirgemeliyim elbette.
Amacım seni yaralamak, suçlamak ya da eleştirmek değil. Genel bakış açısında olan bazı yanlışlıkları dile getirmek isterken özel örnek vermemden kaynaklandı. Sonra yazdıklarımın bir taslak olması ve ikimizin dışında kimsenin okumadığını düşünüce de sakınca görmedim.
Her ne olursa olsun üzüldüğünü, kırıldığını, acı çektiğini duyumsadım ve de tepkini bekledim. Elbette ki tepkini de verdin ve geçen mektubumda beklediğim gibi düşüncelerini açıkladın. Diğer yandan fazla özel olduğunu da belirttin.
Tepkin ve üzülmenden dolayı ben de üzüldüm, acı çektim ve kızdım; sana değil, kendime.
Özür dilerim. Ben sana nasıl kızarım? Ben seni nasıl üzerim?
Senin mutlu olman ve güzel yaşaman için neler yapılması gerektiğini düşünen biri olarak bazı durumlardan söz etmek ve anımsatmak bekli de uygun olmadı. Ancak yaşananlar karşısında toplumsal düşünüşü göz ardı edemedim. Edemeyiz de. Bunu daha genel bir biçimde yazmalıyım, yarından tezi yok yazıma yeni bir biçim vermeliyim. Seni hiç mi hiç üzmemeye nasıl çaba göstereceğimi düşüneceğim. "Nasıl olsa da neşelendirsem?" diye de düşüneceğim.
Ha, "resim yapmaya mı karar versem?" demiştim ya, bunu gerçekleştirsem iyi bir şey olacak. Resim yapmaya büyük olasılıkla içten acılı gülümseyişli, durgun ifadeli Mona Lisa tarzı portrelerle başlarım sanıyorum. Belki doğa resimleri de olur. Bakarsın soyut çalışmalar da yaparım. Tıpkı geçenlerde bir fotoğraftan düzenlediğim resim gibi. Ne yaparsam yapayım senden bir parça olacak sanıyorum resimlerimde...
19 Kasım 2015, Ankara
Süleyman ÖZEROL
Radikal Blog, 27.11.2015
Radikal Blog, 27.11.2015