31 Ekim 2020 Cumartesi

Şah İbrahim Veli Ocağı Grubuna Merhaba

 Şah İbrahim Veli Ocağı Grubuna Merhaba

Merhaba...
Babam, 22 Aralık 1953 tarihinde doğduğumu söylerdi. Ancak nüfusta 1 Kasım 1953 yazılmış. Resmi kayda göre bugün benim doğum günüm. Yani, 67 yılı geride bıraktım.
Bir aydan fazla bir süre önce Şah İbrahim Veli Ocağı WhatsApp grubu kurulduğunu öğrendim. 5 Ekim 2020 tarihinde sayın Hasan Gazi Öğütçü aradı ve grup etkinliklerinde katılmamı söyledi.
Derler ya; "Her aşığın bir ahı vardır."
Ümit Kaftancıoğlu'nun TRT'de yayınlanan 'Dilden Dile' programında girişte dambır dambır bir bağlama sesi, ardından da bu söylem... 
Bu söylemi ve yarım yüz yıl öncesinden hala gümbür gümbür o bağlama sesini unutamam...
Benim 'ahım' da yazmak... 
Ancak yazmak için altyapı gerekli. Altyapı da okumaktır. Bu da derleme, araştırma, inceleme, yayınlama çalışmaları ile de pekiştirilir.
Okuma alışkanlığım ilkokul yıllarına dayanır. O yıllarda geleneksel halk kültürünü derleme araştırmaya merakım da vardı. Çünkü 1962 yılında kalbimin sahibi olduğunu öğrenmem, bağ damımızın yanından akan Mezirme Deresi'nin killi çamurundan ev, araba, insan ve hayvan yontuları yapmam, çöpten çarklı değirmen kurmam, dördüncü sınıfta şiir denemeleri yapmam ve televizyonu bulmam (!) ve diğer etmenleri örnek olarak verebilirim. 
Yazmanın temelinde yatan altyapıya Akçadağ Öğretmen Okulunun zengin kütüphanesi, özellikle Türkçe, edebiyat, resim-iş, müzik öğretmenlerini, bazı arkadaşlarımı, Hamza ve Rıza ile kendimizce çıkardığımız dergileri (!) ve diğer etkenleri eklemeliyim.
Yarım yüzyıl önce kitap edinmeye ve yazdıklarımı kaydetmeye başlamam (1971), 1983 yılında okumayı ikinci plana atarak yazmaya ağırlık vermem, aynı yıl doğup büyüdüğüm Ballıkaya ile ilgili derleme ve araştırma çalışmalarına başlama ve bunları düzenlemem de düzenli yazmamın başlangıcıdır.
1988-1989 yıllarında derleme, araştırma ve diğer çalışmalarımı 'Yenilenen Köy Ballıkaya' adıyla Malatya'da yayın yapan Görüş gazetesinde yayınladım. Bu çalışmalar arasında Şah İbrahim Veli Hoca ile ilgili derlemeler ve araştırmalarım da yer aldı.
Gazi Üniversitesi Hacı Bektaş Veli dergisinin 30. sayısında (Yaz 2004) 'Şah İbrahim Veli Ocağı İle İlgili Anlatımlar; Ballıkaya köyünden Derlemeler' yazım yayınlandı. Yazı, 2011 yılında Gıyasettin Aytaş tarafından hazırlanan 'Belgeler Işığında Şah İbrahim Veli Ocağı' kitabında yer aldı. Bu kitaba oldukça da katkı sundum. Aynı yıl gerçekleştirilen '1. Uluslararası Şah İbrahim Veli Ocağı' sempozyumunda Ballıkaya ve Karadirek'i anlattım.
40 yıla yaklaşan süreçte Şah İbrahim Veli Ocağı ile ilgili pek çok yayın yaptım. Konu ile ilgili çalışma yapanlara yardımcı oldum, radyo ve televizyon programlarında dile getirdim.
Şah İbrahim Veli Ocağı dedelerinden Vayloğ Dede (Mustafa Tuna, 1895-1971) ile ilgili olarak 2012 yılında hazırladığım 32 sayfalık kitap, yeni derleme ve araştırmalarla 112 sayfaya ulaştı. Elif ve İbrahim Polatdemirci'in katkılarıyla dördüncü baskısı şu anda matbaada. 
Vayloğ Dede kitabıma maddi destek veren Elif ve İbrahim Polatdemirci, babamın dedesi ile kardeş olan ve yüzü aşkın bir süre önce Alvar köyüne yerleşen Ali Çavuş emmim ile oğulları ve torunlarından dedelik yapanları kapsayan Gürgür Dede (Yusuf Çalışkan) kitap çalışmama da destek vereceklerini belirttiler. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Ballıkaya'daki diğer Şah İbrahim Ocağı dedelerini kapsayan çalışmayı da yakın zamanda kitap olarak düzenlemeyi düşünüyorum. 
Ayrıca Ballıkaya dışında bulunan ocak mensupları ve talipler ile ilgili derleme ve araştırma çalışmaları yapmak istiyorum. Çalışmalarım Ballıkaya ve Şah İbrahim Ocağı ile ilgili sınırlı değil elbette. 19 kitap yayınladım, 30 kadar da kitap dosyam var. 
Malatya Yorum gazetesinin,  Arguvan Yolu dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yürüttüm. Türkiye Sakatlar Derneği Malatya Şubesinin Umudun Sesi adlı bültenini on yıl çıkarılmasına yardımcı oldum. Malatya ve dışında yayın yapan bazı dergi ve gazetelere yazılar yazdım. Tamamen içeriği Hekimhan olan sahibi ve yazı işleri müdürlüğünü yürüttüğüm Hekimhan dergisi 12. sayısıyla üç yılını tamamladı.
Üyesi olduğum altı derneğin yanında özellikle Ankara'da çeşitli kültür sanat etkinliklerine katılıyorum.
20 yıldan bu yana yaz dönemi Ballıkaya, kış dönemi Ankara'da yaşıyorum.
Bütün bunları hesaba katarak sizlere bir ay sonra "merhaba" dememi hoşgörüsünü sanırım.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Ankara 1 Kasım 2020

15 Haziran 2020 Pazartesi

Kültürümüzü Kaydedenler O Kadar Çok ki…

Kültürümüzü Kaydedenler O Kadar Çok ki…



Sevgili Hemşerim Merhaba,

3 Haziran 2020 tarihinde ‘Minnetimiz Var’ başlığı altında bana bir şiir yazmışsınız. Şiirinizi okudum, teşekkür ederim. Yakın zamanda derlemiş olduğum yaşamöykünüzü düzenleyip yayınlayacağım.

Hekimhan’ı Türkiye’de tanıtmış
Süleyman Özerol minnetimiz var
Köylerini ilçesini anlatmış
Süleyman Özerol minnetimiz var

Şairleri saz çalanı aramış
Bu arayış, Hekimhan’a yaramış,
Baştanbaşa köylerini taramış
Süleyman Özerol minnetimiz var

Malatya’da Akçadağ’da okumuş,
Satır satır kitapları dokumuş.
Öğretmenlik yapmış bir yazar olmuş
Süleyman Özerol minnetimiz var

Arguvan Yolu'nu dergi çıkarmış
Dergilerde başyazarlık yaparmış
Malatya Söz gazetede yazarmış
Süleyman Özerol minnetimiz var

Altmış dört kitaba imzalar atmış,
On dokuz kitap da kendisi yazmış
Hekimhanî'ye de bir mektup salmış
Süleyman Özerol minnetimiz var


Övgü dolu söylemlerinizi şiir biçiminde dile getirmişsiniz. Teşekkür ederim. Ben de size şiirinizin içeriği ile ilgili bir şeyler yazmak istiyorum.
Her ne kadar devlet memuru olsam da 1988'den bu yana basının içerisindeyim. Kültür, sanat, edebiyat yazılarıma devam ettim.
1993 Kasım’ından itibaren Malatya’da yayın yapan haftalık gazete Malatya Yorum’da ‘İnce Düşünceler’ adı altında köşe yazarlığı yapmaya başladım.
1998 yılında emekli olunca Hazirandan itibaren Malatya Yorum gazetesini Yaşar Karaaslan ile çıkarmaya başladık. Pek çok arkadaşımız, dostumuz bize destek oldu. Yani basında ‘resmen’ yer almış oldum.
O zamanın Malatya Valisi Atilla Vural’ın dediği gibi, “Dergi gibi bir gazete” çıkardık. Yine ‘profesyonel gibi amatör’ olarak araştırmacı gazetecilik yaptık. Yani profesyonel gazetecilik yapmakla birlikte para almadan (hala da öyle)…
O zaman bir toplantıda ne demiştik?
“Para kazanmak için olsaydı dükkân açardık…”
2009-2011 yılları arasında Seyrani Uğurlu ile Arguvan Yolu dergisini çıkardık.
İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte 2011 yılında Malatya Yorum kapandı.
2012 baharından itibaren Malatya'da yayın yapan Malatya Hâkimiyet (daha sonra Malatya Söz oldu) gazetesinde köşe yazarlığımı sürdürdüm.
Malatya Söz gazetesinde Ocak ortalarından bu yana yazım yayınlanmıyor. Neden yayınlanmadığını da sormadım. Çünkü bir beklentim olmadığı gibi yazacak o kadar çok yer var ki; daha önce Urfa, Aksaray gazetelerine yazdığım gibi başka illerin gazetelerine de yazabilirim. Ama Nisan'dan bu yana şimdilik internet gazeteciliğine devam ediyorum.
Acaba aksatmadan her hafta en az bir yazı yazan kaç köşe yazarı vardır dersiniz?
Ben yazdım, yazacağım da…
Arguvan Yolu dergisi yarı yolda kaldı ama Hekimhan dergisi ile gücümüz oranında Hekimhan’ı anlatmaya devam edeceğiz ve kaydedeceğiz…
“64 kitaba imza attı” demişsiniz. Evet, 64 kitabı basıma hazırladım, 19 kitap da kendim yayınladım. 30’dan çok da kitap dosyam var.
Durmak yok, devam…
Kimsenin bana minneti olmayacak. Çünkü kültürümüzü kaydedenler o kadar çok ki…
Siz de hep yazın…
Selamlar, sevgiler, başarılar…

Ankara, 12 Haziran 2020

17 Mayıs 2020 Pazar

"Sen Bana İlkan San'ın Mirasısın"

"Sen Bana İlkan San'ın Mirasısın"
Merhaba,

Ben de biliyorum ki "sitem değil şakalaşmaydı" yazdıkların. Ancak sıkıntılı bir durumda olduğunu düşündüm. Nitekim açıklamaların da bunu gösterdi.
Elbette ki yaşam zor... Ancak yaşamı sürdürmek zorundayız. Zor olduğu kadar da güzel çünkü. Daha güzel yaşamak da hakkımız olmalı.
Yazıların ta o zamandan beri duruyordu. Bir ara yazıştığımız ya da konuştuğumuz gibi gönderdiğimi sanıyordum hep... Neyse, gönderdim ya artık...
Anılarının özüne dokunmadığımı belirtmiştim. Anlatım biçimine de dokunmadım. İstediğin gibi düzenleyebilirsin elbette, yapıt senin... Romana dönüştürmek ve yayınlamak istediğinde haberim olursa sevinirim. Katkı sunmak isterim. Çünkü yalnızca düşüncelerini değil duygularını da öğrendim az çok...
"Şimdi şiirlere bakacak zamanım yok, tek tek gönderirim" diyorsun. Ben de zaten öyle istiyorum. Ne zaman gönderirsen yayınlarım. Hatta fotoğraf da eklerim. İstersen kendi fotoğrafını, istemezsen uygun olan...
"Ben de bir sitede yazmak istiyorum"...
Biliyorsun ben bu sitelerle kazanç elde etme amacıyla yazı yazmıyorum. Hem yapıtlarımı halka duyurmak, hem dostlarımın arkadaşlarımın yapıtlarını sunmak... Eğer yazmak istersen bir bölüm açarım, ne istersen yayınlarız. Başka siteler varsa onlara da yazabilirsin elbette. Özgürsün...
"Kendim için yaşamaya başlayamadan öleceğim" düşüncesini kafandan çıkar. Ne demişti şair; "Yaşamak güzel şey be kardeşim!" Yaşamdaki olaylara da fazla kafayı takmamak gerek. Çözülecek sorunlarda gücün varsa katkı sunacaksın, gücün de yoksa kafaya çok da takmayacaksın. Çünkü diyalektik akışın önünü kesmeye gücümüz yetmez. Olsa olsa üzülürüz, ağlarız, yakınırız, seviniriz ve benzeri...
Evet, ne demiştin? "Sen bana İlkan San’ın mirasısın" gibi bir şey... Ben o kadar da şair değilim ama şu an yazdığım doğaçlama mektup kadar düzyazıyı iyi yazmaya çalışan biriyim. O zaman Ankara’ya geldiğinde, istediğinde, aradığında yanında olmak isterim. Kendin için yaşamanda yardımcı olmayı da...
Gelmeni bekliyorum...
Selam ve sevgilerimi iletiyorum.

Süleyman ÖZEROL
Ankara, 10 Mart 2012 09:51

19 Nisan 2020 Pazar

İnsanı İnsan Olarak Düşüneceksin

İnsanı İnsan Olarak Düşüneceksin
Merhaba... 

Sanırım sana uzun süredir yazamadım. Virüs salgını nedeniyle içeri kapanma sonucu çok şey yazarım diye düşünürken günlük notlarımın ve bir iki yazının dışında ne yazı ne de mektup yazabildim. Yalnızca sana değil hiç kimseye yazamadım. Sana birkaç gün önce yazmak istedim, yine yazamadım. Bugün “merhaba” demem üzerine bir şeyler yazayım bari…
Önce her zamanki gibi mutlu bir yaşam dileğimi, selam ve sevgilerimi iletiyorum.
İnsanın birden parlaması, sonra ise üzülmesi doğal olarak rastlanan davranışlardan biridir. Belki de senin dediğin gibi, “böylesi daha iyidir”. İnsan, içine atmamış olur...
Üzülme…“Merhaba” demesen bile, ben hep bekliyorum. Sana alıştım ve sanki sen olmayınca eksik kalıyorum.
Sana iki yıl önce, “Elveda demeden gidenler geri döner” diye yazmıştım. Ne zaman elveda dersen o zaman gidersin. Ben ise elveda demem...
“İnan ne yapacağımı bilemiyorum” diyorsun. Kendini yorma, bir şey yapman da gerekmiyor. Dileğim hep daha iyi olmandır. Canını sıkacak bir şey yaptıysam da özür dilerim.
“Özür dilemene gerek yok, belki de çocuklaşıyorum” diyerek alçakgönüllülük göstermen, diğer yandan, “Alıngan değilim, daima neşeliyim” demen de beni çok sevindirdi. Ancak bir gün de olsa karşılıklı oturup da söyleşemedik. “Sana karşı şeyler oluyor” sözünü yüzüme karşı söylemeni isterdim. Şu an yüzündeki bakışı da merak ediyorum.
Zıtlar birbirini hem çeker hem de itermiş...
“Ben sana zıt değilim” derken özeleştiri yapar gibisin. Sen kadınsın, ben erkeğim. İki zıt işte… İki zıddın bir arada olması kötü mü? İnsanı insan olarak düşüneceksin. Dil, din, ırk, cins ayrımı yapmayacaksın.
“Bilmem” deme… Bazen insanı elektrik çarpmış gibi olur.
“Senin elektriğin beni çarpıyor” demen üzerine de birkaç cümle bir şeyler yazayım.
Bu aslında isterik bir durumdur… Bir araya gelemeyince de ters kontak olmuş gibi olumsuz davranışlar ortaya çıkar. Nasıl olsa bir arada olamıyoruz düşüncesiyle sert davranarak, her şeye bahane bulup uzaklaşarak ya da uzaklaştırarak cezalandırmak, kendinden mahrum etmek istersin. Oysa s
enin elektriğin de benim içimi ayaklandırıyor…
Dünyada olmayacak bir şey yoktur. Her şeyin çaresi var. Şimdilik ölüme çare bulunmamış yalnızca. Bir gün daha güzel günlerde, daha güzel ortamlarda karşılaşmak, söyleşmek, okumak ve yazmak dileğimin gerçekleşeceğini düşünüyorum.
Mutlu bir yaşam dileğimi yineliyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum…

Ankara, 19 Nisan 2020