25 Kasım 2016 Cuma

Belki de 2017 benim yılım olacak…

Belki de 2017 Benim Yılım Olacak…
Merhaba…

Dağlar beni çağırdı geldim, kaldım ve döndüm. Yılın yarısı kadar bile köyde kalamadım.
Ne kayaları, ne dağarlı, ne Pir Sultan’ı, ne yaylaları ne de mağaraları gezebildim. Barık’ta ve Darıderesi’nde akan suyu, Alaçayır’ı, Kral Dağını, Çeki Baba’yı, Yığmaları, peribacalarını, bahçeleri ve daha pek çok yeri gezemeden geri döndüm.
Dağ keçilerini, geyikleri, keklikleri ve tavşanları da göremedim. Kargalar, güvercinler ve serçeler zurbalar halinde var iken bu yıl kırlangıçlara da rastlayamadım.
2014 Haziranında balkonda otururken tilki yolda dolaşıyordu. Hanım parkın kenarına yemek artığı dökmüş, gelip yedi, bir iki kez tur attı sokakta. Saat 21.00-21.30 arası idi fotoğrafını çekemedim. Ekmek attım, bir süre sonra tekrar gelip yedi, gitti. Hayvanlar aç, yiyecek bir şey yok. Bu yıl da köyün içinde evcil hayvan gibi dolaşan tilki ile zaman zaman karşılaştığımız oldu. Haziran sonunda köye döndüğümüzde evin birinde yavruları ile kalırken şimdi de yine bir başka evin bahçesinde yatıp kalktıkları söyleniyor. 29 Ekim günü Yukarı Saz Cem Evi açılışına giden Bektaş Altunok, bir gün önce yolun kenarında köpek gibi oturup kendilerini izlediğini anlattı.
Aşgarın Mustafa çift kangal köpeğini sattı. Şimdi Morhamam petrolü karşısında köpekler, zaman zaman buradan geçtiklerinde bakışarak hasret gideriyorlar. Köyde de başıboş dolaşan birkaç köpek ile çok sayıda kedi var.
Bu yıl hiçbir meyve ürün vermedi desem yanlış olmaz. Birkaç bahçedeki kayısı, erik ve cevizi saymazsak elbette… Üç yıldır meyve ağaçları bize küstü ya da biz onları küstürdük… Geçen yıl yaşanan yangının izleri de hala bahçelerde görülüyor.
Tarihi Ağpuğar çeşmesini Temmuz ayında basına dile getirdik ama sorumluların ruhu bile duymadı. 1890 yılında yapılan çeşmemizin kesme taşlarının arasında böğürtlen, ayrık ve çeşitli otlar bitmiş, neredeyse taşları eritecek bu bitkiler. Diğer yandan önünün düzenlemesi de hala yapılmış değil.
Ana cadde imece ile kilit taş yapıldı ama
Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce yapılan sokak asfaltı tamamen bozuldu. Aslında sokakları da imece ile kilit taş yapacaktık, büyükşehir’e bağlanınca kaldı, büyükşehir olduk olalı pek çok hizmet de durdu gibi. …
Çeki mezramızın Hekimhan-Arguvan asfaltına bağlayan yolu iki yılda iki kez asfalt yapılmasına karşın, 500 metrelik Mıroğlar mezrası yolu hala öyle duruyor.
Kentten buraya döneceğim sıradaki, “Şehrin isi pası usandırıyor” söylemimi yineleyeceğim. Ancak her ne kadar isi pası usandırsa da şehrin kültür sanat ve edebiyat etkinliklerinin yoğunlaşması ve kitap hazırlamam için çağrılar beni çekmeye yetiyor.
“Özlemim bahara kalsın”, “Şehrin isi pası usandırıyor”, “Dağlar beni çağırıyor” derken mektuplar, şiirler yazmayı da sürdüreceğim.

Otuz üç yıl önce başladığım köyüm ile ilgili “Yenilenen Köy Ballıkaya” kitap çalışmasını da artık 2017’de tamamlamak istiyorum. 
Belki de 2017 benim yılım olacak…

1 Kasım 2016 Salı

"Yol ikidir hangisine gideyim"




"Yol ikidir hangisine gideyim"

Merhaba,
Uzun süredir yazmak istiyordum, ancak Eylül ve Ekimi geride bırakırken ve Kasım soğukları yaklaşırken yazmayı denemek istedim.
Neden yazamadım acaba?
Anıları, acıları anımsatmayı sevmediğimden olsa gerek...
Yine de kalemi ne zaman elime alsam hep gerilere gidiyorum, acılara bandırıyorum düşüncelerimi.
Birkaç gündür hava o kadar güzel ki boğazımdaki ağrıyı neredeyse unutturuyor. Ama yine de evden çıkamadım.
Akşamları hava iyice soğuyor. Bazen kar soğuğunun andırıyor. Yükseklere de kar yağdığı söyleniyor. Sobayı kuralı da üç hafta oldu. Soğuklar zaten Eylülde başlamıştı. Bu kışın çok şiddetli geçeceği de söyleniyor.
Şiddetli dedim ya bu "zorlu" anlamında. Zor, yani dağların dayanamadığı (Zora dağlar dayanmaz)...
Aslında zorlanmadan çok çabayı anlatmak istiyor bu atasözü. Yani çalışmayı, çabayı, emeği ve bunların pek çok şeyi çözebileceğini...
Yolların da zoru var elbette...
Yolların zorunu aşan, "başardım" diyebiliyor.
Bazen yollar bizim için başlangıç olurken, bazen de son olabiliyor.
Başarıya götürebildiği gibi bazen de başarısızlığa götürüyor.
O kadar çok yol var ki sonuçta insanın amacına ulaşmada birleştirmesi gerekiyor yolları. Geriye iki yol kalıyor. O zaman da bizim yörenin türküsü devreye giriyor. Türküde ne diyordu?
"Yol ikidir hangisine gideyim"
Hangisine giderseniz gidin, bir sonucu olacaktır mutlaka.
Bazen mutluluk, bazen mutsuzluk, bazen ayrılık karşınıza çıkar. Amma velâkin yoksulluk başkadır. Hele hele mahpusluk, özgürlük...
İdama götüren yollar vardır, mezara götüren...
Batağa götüren, düzlüğe çıkaran...
Nereye götürmez ki yollar?
Tarihsel ikilem yine karşımıza çıkar…

Ve sen yoksun, bugün 1 Kasım 2016…
Bugün benim doğum günümmüş…
Nüfus cüzdanıma 1 Kasım 1953 yazılmış.
Babam, nüfusta böyle yazsa da aynı yılın aralık ayının üçüncü yarısında doğduğumu söyler.
Öyle ya da böyle altmış üç yılı geride bıraktık.
Eğer Avrupa’da yaşasaydım ancak yeni emekliliği hak edecektim. Oysa on dokuz yıl önce emekli oldum. Acaba dünyanın kaç ülkesinde kırk beş yaşında emekli olunuyor dersiniz?
O gün bu gündür sanki de öğretmenlik devam ediyor. Öğrenciler yerine kocaman bir halk kitlesi var karşımda. Hatta teknolojinin getirdiği özelliklerden dolayı dünyanın pek çok yerinden insanlar da var.
Daha çok bilim, kültür ve sanat olayları ile bu alanda uğraş verenler hakkında yazıyorum. Bilim başta olmak üzere kültür ve sanatın tüm insanlığı ilgilendirdiği bir gerçek; bir ülkenin bu alanlarda yaptıkları ile dünyaca tanınacağı da…
Bilim, kültür ve sanatı geleceğe taşımada, dünyaya duyurmada, ülkemizi tanıtmada çaba gösterenlerin olumsuz davranışlarla karşılaştığı ülkemizde gazeteci olmanın da zor yanarlı var elbette. Beşinci güç olarak, sırtını halka dayamak yerine var olan iktidarlara dayayan siyasetçi, polis, asker, hâkim, savcı ve daha başka mesleklerin rolünü üstlenen gazetecilerin olduğu ülkemizde demokrasinin gerçek anlamda özümsenmediğini söylemek yanlış olmasa gerek.
Bütün bunlar bir yana; “Yokluğun cehennemin öbür adıdır” demiş Ahmed Arif.
Ve yine o türkü aklıma gelir;
"Yol ikidir hangisine gideyim"
Söyle, sen hangisinde isen ben de o yana gideyim…

Selam ve sevgilerimle…