27 Haziran 2016 Pazartesi

Sana Veda Etmeden Gideceğim








Sana Veda Etmeden Gideceğim

Süleyman ÖZEROL



Merhaba,
Sana veda etmeden gideceğim.
Vedalar elvedalara denk gelir, yalnızca gideceğim.
Dağlar beni çağırdı…

Ayranca’da, Pir Sultan’da ardıçlar, Kayabaşı’nda kevenler, Barık’ta savulan sular, sıra kayalar, sıra kayalarda mağaralar, Kayadibi’ndeki meşe ormanı ve Hekimhan-Arguvan karayolunun altındaki köyüm Ballıkaya beni çağırdı.


Dağlar beni çağırdı…
Yamaçlarda, tarlalarda boy atmış kengerler, anık, çaman, kuşkuşum ekmeği, yemlik, yarpız, kızoğluk, çarık piri; alıç, süslülük, mamık, kayısı, dut, elma, armut, vişne, kir
az, erik, ceviz… Ve daha pek çok meyveye tat vereceğim…

Dağlar beni çağırdı…

Dağ keçileri sekecek koyaklarda keklikler havalanırken. Yuvalarına çamur sıvayacak kırlangıçlar. Ötüşleri hayra yorulmayacak saksağan dedikleri alacakargaların. Guruldar gibi ötüşecek güvercinler. Onlara bakınıp güleceğim…

Dağlar beni çağırdı…
Bakacağım Kayabaşı’ndaki kuyuya. Gökyüzü içine düşmüş sanki de, o mavi hiç bir yerde yok.
Baharda bembeyaz akan Barık’taki suyu özleyeceğim.
Acımsı gözlerine bakarken, gözlerimin izi kalacak içinde. Soru işaretleri yaratacak ama hiç bir şey demeyeceğim, yalnızca gideceğim…

Gideceğim…
Asfalttan güneye dönünce biraz ileride solda Meyrey’in gözeden gelen suyun aktığı havuzu, sağda “M. Seyfi Oktay Bulvarı” levhasını göreceğim. Elbirliği ile kilit taş döşediğimiz bulvardan ilk dönüş köyün üst bölümüne gidiyor. İkinci ve üçüncü sokaktan sonra da köyün erik bahçesini göreceğim. Hemen ilerisinde de Atatürk Parkının yemyeşil çamlarını…

Erik bahçesinin bitiminde Aşgarın Mustafa’nı evi ve buradaki bir çift kangal köpeği dikleşip havlayacak. Aldırmadan geçeceğim, solda evler yan yana dizilirken, sağda bir sokağı daha geçip dört yol olan yere geleceğim. Sağ köşede muhtarlık binası, sol yanında sağlık ocağı, onun solunda Şah İbrahim Veli Ocağı Karadirek, sol girişte yolcu bekleme yerini göreceğim. Yerler çekirdek kabuğu, çöp kutusu şişeler ve benzeri şeylerle dolu olsa da biraz soluklanacağım.

Sağa dönüp altıncı evde Uzun Ali’nin bakkalı ve kahvesini göreceğim. Güzel çay demliyorlar, oturup en az birkaç çay içeceğim.

Biraz daha ileride, batı yanda kuzey-güney doğrultusunda uzanan caddeye çıktığımda Vayloğ Dede türbesini, güneye dönünce de uzaklarda Girmana Dağlarını göreceğim.

Bir sokak geçtikten sonra Telekom’un kulübesini geçip kilit taş döşeli bulvara çıkacağım. Numan Koç’un Havuzbaşı Restoranının yanından geçerek Kösharmanı’na varacağım. Karşımda Öğeçe, Yazır, uzaklarda Bakırpuğar, Keltepe, Göğürme, Kral Dağı, Çeki Dağı…

Sağa dönüp Ballıkaya’nın eski yerleşim yerine doğru ilerlerken Ballıkaya Canlı Alabalık işletmesinin yanından geçeceğim. Birkaç dakika sonra tarihi Ağpuğar çeşmesinin şırıltısını duyacağım. Taç çatısında kancalarla birlikte görünen karamuk kökleri belki de bir gün taşarlı eritecek kim bilir?

Çeşmenin karşısında otuz yıl önce göçülerek terk edilen Ballıkaya’nın eski yerleşim yeri yıkıntı durumunda. Bazıları ağaç dikmiş, bostan ekmiş peğlere. Bazıları ise elini bile vurmamış.

Doğuda kanalizasyonun karıştığı Mezirme Deresi akıyor. Batıda İğdir yolu uzanıyor. Güneyde bahçeler alabildiğine yemyeşil. Karşıda Öğeçe, Küroğlu, Yukarı, Orta ve Aşağı Mezarlık.

Güneybatıda okulun yıkıntısı beton olduğundan hala duruyor. Orta yerde Şah İbrahim Veli Ocağı Karadirek’in eski yapısı dört duvarı ile görünüyor. 1957 tarihli kapı üstü yazısı ve besmele de duruyor. Sekiz bin yıllık Aslantepe’de kerpiç yapılar ayakta iken, nedense bizim köylüler altmış yıl önce yapılan Karadirek binasını koruyamamışlar. Kalsa idi bari köy mimarisinin bir örneği olarak görülürdü.

Sen köye uzun zamandır gelmediğinden biraz olsun söz etmek istedim. Belki çocukluğun da burada geçmiştir. Ancak aradan geçen bu kadar uzun zamandan geçti ve çok şey değişti. Köy eski köy değil, her şeyi değişti. Yok oluyor diyebiliriz. Belki yakın gelecekte bir tarla ya da mera görünümüne bürünecek eski Ballıkaya. Eski adı Mezirme’yi de unutacaklar...

Otuz üç yıl önce incelemeye başladığım “Yenilenen Köy Ballıkaya” çalışmama bu yıl noktayı koyayım diyorum. Birkaç kişi destek sözü verdi ama ben kendi başıma halletmeliyim bu işi diyorum.

Bayramda bekliyorum…
Selam ve sevgilerimi iletiyor, sağlıklı ve güzel günler diliyorum.

Yalnızca Gideceğim

Yalnızca Gideceğim

Süleyman ÖZEROL

19 Haziran günü köye yolcu olacaktık hanım ile. Büyük oğlum Ozan’ın çocuklarının devam ettiği Oran Doğa Kolejinin Keklikpınarı’ndan Oran’a taşınma durumu nedeniyle o taraftan ev tuttular ve de torunlar bizde kaldı bir süre. Dolayısıyla köye dönüşümüzü de bir hafta erteledik. Yani 27 Haziran 2016 Pazartesi günü sabahı Malatya’da olacağız ve akşama Ballıkaya’da...
Pek çok arkadaşımızın tatile, memleketine ya da başka yerlere gitmesi, havanın da iyice sıcaklaşması ile kent yaşamı olumsuz etki yapmaya başladı elbette…
17 Haziran 2016 günü Halk Ozanları Kültür Derneğinden bir arkadaşıma doğaçlama olarak şu şiiri yazdım.

Sıkmaya başladı şehir
Dağlar beni çağırıyor
Havalar sanki bir zehir
Dağlar beni çağırıyor

Mağaradan gözlemişim
Soğuk suyun içmemişim
Kayaları özlemişim
Dağlar beni çağırıyor

Sokak caddeler kokuyor
İnsanları kin kusuyor
Aydın korkuyor susuyor
Dağlar beni çağırıyor

Siyasette her şey para
Açıyor insanda yara
Cahiller kıyar canlara
Dağla beni çağırıyor

Yobazlar var çirkef saçar
Para için etek açar
Şeyhleri havada uçar
Dağlar beni çağırıyor

Kimisi tatile daldı
Kimisi yollarda kaldı
Arkadaşla dost azaldı
Dağlar beni çağırıyor

Kalabalık o kadar çok
Sohbet edecek kimse yok
Kok ormanım bağım sen kok
Dağlar beni çağırıyor

Böyle oldu doğaçlama
Yolcuyum Pazar akşama
Gel Leyli beni taşlama
Dağlar beni çağırıyor

Süleyman'dır bazen şaşar
Dostlar için belden aşar
Dostluk bağlarını yaşar
Dağlar beni çağırıyor

Ankara’da genellikle toplumsal yaşam, kültür sanat adamları ve olayları ile ilgili yazılar yazdım. Köyüm Ballıkaya’ya gidince de konularım sürecek. Çünkü her gün aldığım notlarla yeni konular ortaya çıkmasa bile daha uzun zaman yazacağım çok şey olacak.
Neler mi?
Eeee… Artık mahalle olduk ya, ne sorunumuz varsa doğrudan ‘büyükşehir’e iletmek de gerekecek. Elbette arada sırada yaşadığımız kültür sanat olaylarını, kitap ve basın çalışmalarını da unutmayacağız. En çok da doğadan söz etmeyi düşünüyorum.
Kimseye veda etmeyeceğim. Şimdilik gidiyorum, döneceğim ve sürecek başkent yaşamı kitaplar ağırlıklı olarak. Eskisine oranla daha çok mektup yazacağım. Daha çok etkinliklere katılacağım. Çünkü sanatsız kalan insanların diğer yaratıklardan çok farkı kalmıyor.

Sana veda etmeyeceğim
Veda etmek
Elvedalara denk gelir
Yalnızca gideceğim

***

Acımsı gözlerine bakarken
Gözlerimin izi kalacak içinde
Ama hiç bir şey demeyeceğim
Yalnızca gideceğim

12 Haziran 2016 Pazar

Yoğun Bir Yaz Olacağını Düşünüyorum

Yoğun Bir Yaz Olacağını Düşünüyorum
Merhaba,

Bugün Cumartesi, dosyalar üzerinde çalıştım, haberleri yazdım, fotoğrafları ekledim. Derken saat 17.00 sıralarında evden çıktım ve Kızılay’a gittim.
Kum Sanat’a uğradım, miniklerin resim sergisi ile ilgili bilgi aldım, fotoğraflar çektim. Ressam Cezmi Orhan’ın sahibi olduğu Kum Sanat’ta 1-9 ve 9-12 yaş gruplarının resim sergisi bugün saat 12.00’de açılmış. 12’si kız, 8’i erkek olmak üzere 20 çocuğun yapıtı sergilenmiş. Sergide renklendirilmiş eva, akrilik boya ve kuru boya ile yapılan resimler, kil heykel çalışmaları yer almış. Sanatçı portrelerinin tamamlama, ebru, balon üzerine peçete kaplayıp boyama çalışmaları yapılmış. Resimlerden biri büyük boyutlu olup ortak çalışmadır.

Konu ile ilgili bilgileri Ressam Cezmi Orhan’ın kızı ve Kum Sanat’ta ikinci grupta çalışmalara katılan Göksu Bilge Orhan’dan aldım.

11 Haziran 2016 günü saat 12.00’de Meşrutiyet Cad. Bayındır 2 Sokak 55 numarada bulunan Kum Sanat’ta açılan sergide yapıtları yer alan çocuklar şunlar: A. Berke Yılmaz, Ada Şen, Aden Sakız, Arda Kanmaz, A. Furkan Gönen, Ayda Çözen, Bilge Yılmaz, Defne Ateş, Efekan Karakaş, Ege Yeniceli, D. Alperen Aslanca, G. Bilge Orhan, G. Deniz Kaya, Giray Süzen, Irmak Özünlü, Lermanaz Partigöç, Nehir Doğan, Zeynep susam, Zeynep Karagöz, Zeynep Yılmaz.

Saat 19.00 sıralarında Sentez Kültür’e uğradım, asansör çalışmıyordu dördüncü kata çıktım. Bir şeyler yeyip içerken 20.40 sıralarında dışarıdan sesler geldi, baktığımda engelli bayan arkadaşın kaldırımda kalabalığın ortasında olduğunu gördüm, hemen dört katı indim, kolundan tutup düzgün oturması ve kalkması için uyardım. Yukarıdan inen bir bayan da destek verdi, derken oturdu. İlkyardım çağrılmıştı, geldiler ve arabaya aldılar. Yukarı çıktım, notlarımı yazmayı sürdürdüm.

Levent Çoban’ı aradım “Hekimhan Müzik Kültürü” çalışmamız ile ilgili olarak uzunca konuştuk. Bir süre sonra müzik başladı ve içerisi de gençlerle doldu, önceden yer ayırtmışlar…

***

Belki bir hafta, belki de on gün içinde köye döneceğiz. Köyün hala soğuk olduğu, akşamları soba yakıldığı söyleniyor ama olsun; Haziran’da baharı yaşamak gibi bir şey olacak.

Önceki yıl hiçbir meyve, geçen yıl bir bölümü, bu yıl da yine belki bir bölümü olacak. Olsa da olmasa da benim için değişmiyor. Ben yine Ankara’daki gibi ilerini sürdürüyorum. Gazeteye yazı göndermek, internete haber, yazı, resim eklemek, fotoğraf çekmek, kitap çalışmaları, kapak tasarımları, fotoğraf çekmek, arayıp soranlara yardımcı olmak ve benzeri işler…

Köyün konumu zaten köy olmaktan çıkmış, yazlık konumuna gelmiş. Ürün olmuş olmamış sonuç değişmiyor, gelen zaten geliyor, gelmeyen de öyle…

Birkaç yıl içinde bahçelerini terk edenlerin sayısı artacağa benziyor. Yaşlı kuşağın yerini doldurmaya çalışanlar olsa da çiftçilik, köylülük giderek yok oluyor.

Bayramda köye geleceğini belirtiyorsun. Elbette görüşürüz, belki birkaç türkü de söylersin, anılar tazelenir, Hekimhan Arguvan arasından çıkar, hayal dünyasına yolculuk yaparız.

“Gelince randevu alman gerek” esprimi de ciddiye al ama!

Karadirek Cem Evinin dış cephe boyası işi, 20 Ağustostan önce genel kurul, mezarlığa elektrik bağlanması, morg alınması gibi önemli işlerimiz var. Bütün bunların yanında gazete, kitap çalışmalarım, günlük yaşam da var…

“Âşık Yoksuli”, “Anıya Benzer”, “Kömürhan Köprüsü Nereye Bakar?”, “Ballıkaya’da Yemek, Sofra ve Ocak”, “Başkavak Köyünden Derlemeler”, “Yenilenen Köy Ballıkaya”, "Radyo Fon Programlarım", “Merhaba Gülü” gibi basıma hazır çalışmalar var. Diğer yandan hazırlamakta olduğum dosyalardan Ömer Erdoğan ve Çadır, Hüseyin Şahin’in şiirleri, Nevzat Topal’ın şiirleri, Vahap Alkan’ın şiirleri, Halil Yazgan’ın şiirleri, İbrahim Emici’nin yeni şiirleri, Fadime Bulut’un şiirleri ve daha pek çok düzenlediğim kitap çalışmaları var.

Araştırma, tez, ödev ve benzeri konular için gelecek olanlarla çalışmalar her yaz oluyor.

İğdir köyünden beş mahalle ile ilgili derlemeleri sürdürmeyi düşünüyorum.

"Hekimhan Müzik Kültürü" çalışmamız için de çalışmalarımız olacak. Özellikle Hekimhan’ın Sünni olan bazı köylerinde var olan müzik kültürü ürünlerini ve kaynak kişileri görmek istiyorum. Bu amaçla kitap çalışmasını birlikte sürdürdüğümüz Levent Çoban ile Kocaözü, Güzelyurt, Karaçayır, Sarıkız, Karadere gibi köylere gitmeyi planladık.

Bu yazın, 
yoğun bir yaz olacağını düşünüyorum... 

Görüyorsun değil mi? Konu gelip yine türkülere dayanıyor. Senin bir kez de olsa türkü söylemenin bende bıraktığı izi unutmuyorum. Hatta şiir bile yazmıştım.

Yalnızca bayramda değil her zaman beklerim Ballıkaya’ya…

Her ne ise... Her şeyin hep iyisi olsun senin için. Her ne olursa olsun, her şeyden önce kendine iyi bak. Ne devletin işi biter, ne elin işi, kendi işin bile bitmez. Ama seni bitirir, çok çalışıp kafa yormak. Zamanını kendine ayır, çocuklara da…

Selam ve sevgilerimi iletiyorum.

Ankara, 11 Haziran 2016