Mayıs Ayı ve Kırmızı Güller
Merhaba,
12 Mayıs 2016…
Dikmen Caddesi Keklikpınarı’na doğru yükselir. Orada
belediye otobüslerinin dönüş durağından sola tepeye doğru çıkıldığında Balgat Ağız
ve Diş Sağlığı Merkezine bağlı Keklikpınarı Semt Polikliniği var. Öğleden sonra
buraya gittim, sıramı alıp kontrol için beklemeye başladım.
Merdivenden bir bayan çıktı, tıpkı sana benziyordu.
Bir süre sonra kaydını yaptırdı, gelip karşımdaki oturağa oturdu. Sana benzemesine
karşın senin gibi dal boylu değil, oldukça kısa boyluydu…
Sahi senin boyun kaçtı?
Sen geldin aklıma, yakın zamanda Mayıs’ta İstanbul’a
geleceğinden söz etmiştin, vaz mı geçtin yoksa? Mayıs ayı ülkemizde bence en
güzel ay, geleceksen erteleme…
Ünlü öykücümüz Sabahattin Ali’nin şiirleri de var. Hele
de ölçülü şiirlerini severim. Neredeyse tamamına yakını bestelenmiş olan şiirlerinden
birinde şöyle der;
“Mayıs ayların gülüdür
Mayısta gönlüm delidir”
Martta karıncalanan gönlün Nisanda kanı kaynar, Mayısta
deli olur. Demek ki insan kendisini yaz sıcaklarına böyle hazırlıyor.
Mayısta ülkemizin pek çok yerinde Hıdırellez şenlikleri
yapılır. Güller açar allı morlu, beyazlı sarılı…
Aşkla özdeşleştirilen güle şiirler yazılır, şarkılar
bestelenir, söylenir, tablolar yapılır…
Hele de halkın ve ozanların dilinde gülün yeri hep
vardır. Asar’dan hemşerim Kul Duran (Turan Cabul) seslenir İstanbul’dan;
“Gül ki güller açsın gül yanağında”
Arguvan türkülerine karışmıştır güller. Daha çok da
kırmızı güller simgeleşmiştir.
“Kırmızı güllerin sarı tohumu
Yayla serin alamadım uykumu
Eğer gurbet ele gider gelmezsem
Esen rüzgârlardan alın kokumu”
Kırmızı gül, hele de âşıklar için çok değerlidir,
bir ölçü gibidir.
“Kırmızı gül olsan elime almam
Yandım ateşine bir daha yanmam
Bin bir yalan desen gine inanmam
İşin gücün düzen imiş nazlı yar”
Sevgili gül gibidir, seveninin yanında her zaman
canlı ve tazedir.
“Kırmızı gül yar elinde kurumaz
Âlem güzel olsa yara uyamaz
Ben derdimi dağa taşa söylesem
Derdim çoktur dağlar taşlar dayanmaz”
Her kırmızı da kızıl ateş gibi yakıcı değildir.
“Kırmızı gül olsan har olamazsın
Azireyil olsan can alamazsın
Dünyayı halbıra koysan elesen
Sen de benim gibi yar bulamazsın”
Kırmızı, kışkırtıcı renktir, sevgilinin kırmızı
giymesi istenmez.
“Kırmızılar giyme dedim giymişsin
Yar yakanı oyma dedim oymuşsun
Sen kendi başına gelin olmuşsun
Niye ısmarladın elin oğlunu”
Yine de bir bahar gibi tazelenen kırmızı gül
güllerin içinde seçilendir.
“Kırmızı gülünen açtım ben seni
Güzeller içinde seçtim ben seni
Kâğıt arasında sırmanın teli
Boyunu boyuma ölçtüm bu sene”
İşte böyle türkülerimiz…
Biz yine Kul Duran’a kulak verelim;
“Gül ki güller açsın gül yanağında
Yanım sola dönük yatam sağında
Firdevsi alada irem bağında
Sana benzemeyen gül olmaz olsun”
Gülünce gül yanağında güller açmasını istemek, yarin yanında yakınında olmasını istemek, yarini güle benzetmek…
Elbette gül ve gülmek güzel şeyler…
Bir şiir yazmıştım bir zamanlar; “Gül gülmeyi seviyor” diye…
“Gül, gülünce
Gözlerinin içi gülüyor
Gül gibidir gözleri
Gül, gülmeyi seviyor”
Gülmek güzel bir eylem, gülmek güzel…
Senin de hep gülmeni isterim.
Selam ve sevgiler...
Selam ve sevgiler...