“Şiir
Bile Yazamaz Oldum”
Süleyman ÖZEROL |
Merhaba…
Sana yazmayalı uzun
zaman oldu. Ancak seni unuttuğumu sanma…
Zaman zaman
konuştuğum, yazıştığım bir arkadaşım vardı. İki aya yakın süreden beri iletişimimiz
kesilmişti, bir gün kendisine mektup yazdım, babamın da vefat ettiğini
belirttim. Bir gün de kendisinden bir ileti aldım. Babamın vefatından dolayı
başsağlığı dilemişti. Ben de teşekkür edip, “Geçmişlerinize rahmet dilerim”
diye yazdım. Aldığım yanıtta, “Başsağlığı ve rahmet dilemek benim insanlık
görevim. Senin de geçmişlerine Allah rahmet eylesin. Hepimizin gideceği yer”
diyerek yanıt yazmıştı.
Bir şiir gönderdi,
kontrol edip kendisine göndermemi istiyordu. Şiirde düzeltilmesi gereken birkaç
yer vardı. “Düzenlersem, yine söyleyişini (şivesini) eleştirdiğimi düşünebilir”
diye düşündüm ve bu düşüncemi kendisine yazdım.
Gönderdiği şiir ile
ilgili olarak, “Benim yazmam gerekeni sen mi yazdın?” diye ya sorunca da önceden
yazdığını belirtti.
“Hep ne zaman
yazacağını düşündüm. Demek ki dün imiş… Ama dün dünde kaldı. Elli beş gün… Yok,
yok elli dört gün olmuş” diye yazdım.
“Gün saymadım, iki
aya yakın biliyorum ve bıraktığın gibiyim” diye yazdı.
“Sinirli halde
olmalısın, bıraktığımda öyleydin” diye yazdım.
“Gayet iyiyim” diye
yanıt verdi.
“İyi olmana sevindim…
İçim karardı sanki şiir bile yazamaz oldum. Ama bahar geliyor, canlanır doğa,
belki ben de yenilenirim.”
Eski dosyaları
karıştırdım ve günlüklerim arasında bir kısa şiirimi buldum.
Bahara
ne kaldı ki
Toprak
kubar kubar
Ben
göçmen kuş
Yakında
döneceğim sılama
Belki
de birkaç güne kadar
Ankara, 27 Ocak
2006…
Oysa bahara daha
çok var. Ancak kış ortasında içimden bahar duygusu geçmiş…
“Mart kapıdan
baktırır/Kazma kürek yaktırır” idi bir zamanlar. Artık mevsimler de değişti.
Ocak ayında baharı beklerken bakarsın bahardan sonbahara düşersin.
“Duygusallığın
tutuyor, bazen ağlıyorum “diye yazdı.
“Şimdi ağlıyor
musun” diye sordum sonra da “Ağlama” diye yazdım.
“Bazen ağlarım...”
“Ben de ağlarım ama
içime ağlarım. O kadar duygusal olmama karşın annem ve babam öldüğünde de ağlayamadım.”
“Benim içim öyle
yanıyor ki; babamı özledim, altı yıl oldu” dedi.
Annem yedi yıl önce
bugün, babam ise bir aya yakın bir süre aramızdan ayrılmıştı. Elbette insanın
yakınlarını kaybetmesi yaşamda büyük bir eksiklik doğuruyor. Ancak doğanın
diyalektik akışında doğum ve yaşam gibi ölüm de var…
Günlüklerimi
yeniden karıştırdım, bu kez yazdan kalma bir şiir…
“Ben
bir tırtılım
Yarın
kelebek olacağım
Hala
ben olduğuma inanmayacaklar
İnanmayacaklar
uçtuğuma
Hala
yerde süründüğümü sanacaklar”
Ballıkaya, 6
Ağustos 2014…
Galiba o yaz tırtıl
ormana oldukça zarar vermişti. Ertesi yıl ise büyük bir yangın yaşamıştık
köyde. Çok sayıda orman ve meyve ağacı yanmıştı.
“Sana yazacağım”
derken hep başka şeyler anlattım.
Doğa işte, insanı
etkiliyor. İnsan o etki ile bazen yaptıklarının seyrini değiştiriyor. Galiba
ben de öyle yaptım...
Seni hiçbir zaman
unutmadığımı belirtirken; selam ve sevgilerimi iletiyor, daima güzel bir
yaşamın olmasını diliyorum…